Merhaba sevgili okur, tarih sahnesinin engin denizlerinde birlikte rota çizelim. Bugün gözümüzü biraz farklı açılarla kırıp, Osmanlı İmparatorluğu’nda denizcilere hangi isimlerin verildiğini, bu isimlerin ne anlama geldiğini ve erkeklerin daha “veri‑odaklı/nesnel” bakışıyla kadınların “duygusal/toplumsal etkiler” açısından nasıl farklı yorumlayabileceğini birlikte ele alacağız.
Erkeklerin objektif ve veri odaklı bakışı
Terminoloji ve rütbeler
Osmanlı’da denizciler için kullanılan başlıca tabirlerden biri Levent idi. Erlere ve mürettebata denirdi. ([Ustay Ekmek Tarifleri][1])
Ayrıca gemi komutanlarına verilen unvan Reis, donanmanın başına getirilen kişiye ise Kaptan‑ı Derya denmişti. ([Arabuloku][2])
Bir diğer yaygın kullanım ise Bahriyeli: Arapça “bahr” (deniz) kökünden türemiş olup denize ait, denizle ilgili demek. Denizcilikle uğraşan askeri sınıf için kullanılmıştır. ([ioni.com.tr][3])
Erkek bakış açısıyla bu terminolojilerin analizi şöyle özetlenebilir:
“Levent” terimi, görev ve rütbenin arasındaki ayrımı yansıtır, yani mürettebat‑er düzeyinde bir tanımdır.
“Reis” ve “Kaptan‑ı Derya” gibi terimler hiyerarşik konumu, komuta ve sorumluluğu gösterir.
“Bahriyeli” genel bir sınıflama yaparken, denizcilik faaliyetinin askeri yönünü vurgular.
Bu yaklaşımla bakıldığında, terminolojinin askeri teşkilât ve rütbe sistematiğiyle uyumlu olduğu, belirli görev ve statülere göre adlandırmaların yapılmış olduğu anlaşılır.
Veriye dayalı sonuçlar
Denizde görev yapan “er” düzeyindeki kimseler için “Levent” kelimesi sıkça geçer.
Komuta pozisyonundakiler için “Reis”, “Kaptan‑ı Derya” kullanılmış.
Dilsel olarak “Bahriyeli” kelimesi Arapça kökenlidir ve Osmanlıca literatürde bu tür kullanımı mevcuttur.
Bu veriler bize şunu söyler: Osmanlı donanmasında denizcilere sadece “denizci” demekten ziyade görev, rütbe, sorumluluk ve kurum içerisindeki konumlarına göre farklı adlar verilmiştir.
Erkek bakış açısının katkısı
Bu bakış açısı sayesinde “hangi denizciye ne denmiş?” sorusuna net bir çerçeveyle yaklaşabiliriz: Donanma mürettebatı “Levent”, gemi kaptanı “Reis”, donanma başındaki “Kaptan‑ı Derya”. Ayrıca genel denizcilik asker sınıfı için “Bahriyeli”. Bu tür veriler, kurumsal yapı ve terminoloji açısından netlik sağlar.
Kadınların duygusal ve toplumsal etkiler odaklı bakışı
Toplumsal ve sembolik anlam
Kadın bakış açısıyla bu terimler yalnızca rütbe ya da görev tanımı değil; aynı zamanda denizin, kıyı halkının, gemi mürettebatının ve ailelerin dünyasına işaret eder. “Levent” adıyla anılan genç denizciler, belki uzun sefere çıkan, geride bıraktığı eş, çocuk ya da velilerin umutla beklediği kahramanlardı. Onların yokluğu, denizin enginliği, rüzgârın sesi gibi toplumsal olarak anlamlıydı.
“Reis” ya da “Kaptan‑ı Derya” gibi unvanlar ise sadece komutayı değil, geminin kaderini, mürettebatın güvenliğini, kıyı yerleşimlerinin denizden gelen tehlike ya da fırsata karşı duruşunu temsil ediyordu. Bu isimler, denizciliğin sadece teknik bir faaliyet olmadığını, toplumsal bir aktör olduğunu gösteriyordu. “Bahriyeli” terimi, bu bütünsel algının parçasıydı: Denizle bütünleşmiş, kıyı‑deniz halkıyla iç içe bir varoluş…
Duygusal yankılar
Toprakla, karayla sınırlı bir hayat yaşayan insanların dünyasında, deniz bir başka alemdi. Denizcilerin adı değişince, o başka alemle kurdukları bağ da anlam kazanıyordu. Evde bekleyen anne, kardeş, komşu için “Levent olan oğul geri döndü mü?” sorusu kadar “Bahriyeli sınıfı devletin denize açılan yüzüydü” düşüncesi de önemliydi. Kadınlar için bu terimler aynı zamanda gurur ve endişeyi beraber taşırdı. Gemiden gelecek haberin umutla beklenmesi, rütbenin değişmesiyle birlikte hürmetin artması… Toplumsal algı, adlandırma üzerinden şekilleniyordu.
Toplumsal yapı ve kültürel etkiler
Adlandırma kurumu, toplumsal statüyü ve denizcilik dünyasının nüfuzunu gösteriyordu. Bir “Reis”in ya da “Kaptan‑ı Derya”nın taşıdığı unvan, tahminen hamamda sohbet konusu olur, davetlerde bahsi geçerdi. “Bahriyeli” sınıfı ise kıyı yörelerinde itibarlı bir gruptu. Dolayısıyla kadın gözüyle bu terimler, sadece denizcilik mesleği değil, o mesleğin çevreyle ilişkisini, ailelerle kopmaz bağını, toplumsal saygınlığını ifade ederdi.
Bu açıdan bakınca: “Levent olmak” yalnızca bir görev değil, bir kimlikti; “Reis olmak” yalnızca bir rütbe değil, bir sorumluluk ve toplumsal algıydı.
Farklılıkların karşılaştırılması
Erkek bakışı: Terminoloji ve görev‑rütbe ilişkisine odaklanır. Nesneldir, yapı odaklıdır.
Kadın bakışı: Toplumsal etki, aile ilişkileri, kültürel anlam katmanı üzerine yorum yapar. Duygusal ve kimlik yönü güçlüdür.
İki yaklaşımın kesiştiği nokta şudur: Terimler sadece teknik adlandırmalar değil; tarihsel olarak bir yapı içinde görev, rütbe, kimlik ve toplumu birbirine bağlayan araçlardır. Fakat erkek bakışı “Ne demektir?”, “Kimlere denmiştir?” sorularına yönelirken; kadın bakışı “Bu adlandırma neyi ifade eder?”, “Toplumda nasıl bir etki yaratır?” sorularına yönelir.
Bu yüzden bir metinde yalnızca “Levent = mürettebat” diye geçmek yeterli olmaz; onun arkasında mürettebatın hayatı, ailesi, dönüşü‑dönmemesi, statüsü vardır.
Sonuç ve tartışma
Sonuç olarak, Osmanlı’da denizcilere verilen adlar —Levent, Reis, Kaptan‑ı Derya, Bahriyeli— hem askeri‑kurumsal yapıyı hem de toplumsal kültürü yansıtır. Erkek bakışı bu terimlerin rütbe sisteminde nasıl yer aldığını gösterirken; kadın bakışı bu terimlerin topluma, aileye, bireylere nasıl yansıdığını, ne çeşit anlam kazandığını ortaya koyar.
Siz bu terimler hakkında ne düşünüyorsunuz? Denizcilerin adlandırılması sizce hangi yönlerden toplumsal hafızada daha güçlü yer etmiş olabilir? Bu terminolojilerin günümüzde unutulmuş ya da yeniden anlamlandırılmış bir tarafı var mı? Görüşlerinizi yorumlarda bekliyorum.
[1]: “Osmanlı’da deniz Kuvvetlerine ne denir? – Usta Yemek Tarifleri”
[2]: “Osmanlıda Denizciliğin Başlaması – Arabuloku”
[3]: “Denizcilere Neden Bahriyeli Denir – Enerji Dolu Anlar”